|
|
 |
|
2)POPÜLASYON EKOLOJİSİ |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
POPÜLASYON EKOLOJİSİ YAKLAŞIMI
Popülasyon ekolojisi yaklaşımının temellerini, 1970’lerin ikinci yarısında yayınlanan Michael Hannan ve John Freeman’ın “Örgütlerin Popülasyon Ekolojisi” (The Population Ecology of Organizations, 1977) adlı makaleleri ve Aldrich’in (1979) yaptığı çalışmalar oluşturmaktadır. O zamanlara kadar örgüt çalışmalarına egemen olan örgüt odaklı anlayış ve araştırma programlarına temel bir eleştiri (alternatif) şeklinde ortaya çıkan (Sargut, 2007, s.133) bu yaklaşım literatürde “Örgüt Ekolojisi”, “Örgütsel Ekoloji”, “Örgütsel Nüfus-Çevrebilim Yaklaşımı”, “Doğal Seleksiyon Yaklaşımı” gibi farklı adlarla da anılmaktadır. Sözkonusu yaklaşım, canlılar ile çevreleri arasındaki ilişkileri inceleyen “ekoloji” bilim dalını esas almış olup, biyoloji kökenli bir yaklaşımdır. İnsan ekolojisi, insan ile çevresi arasındaki ilişkileri incelerken, popülasyon ekolojisi herhangi bir canlı grubu ile bunların çevreleri arasındaki ilişkileri incelemektedir. Bu tür bir bakış açısının örgütlere uygulanması sonucu, belli bir toplumdaki, sanayi dalındaki veya bölgedeki organizasyon topluluklarının (popülasyon) çevreleri ile olan ilişkileri inceleme konusu olmuştur. Organizasyonlar ile ilgili çalışma ve araştırmalar ele alındığında, bu araştırmalarda kullanılabilecek “çalışma (analiz) birimi” konusunda en az altı alternatifin olabileceği görülmektedir. Bunlar :
a) Bir organizasyondaki kişi,
b) Bir organizasyondaki kişiler (grup),
c) Bir organizasyonun departman veya bölümü,
d) Organizasyonun bütünü,
e) Belli bir daldaki veya bölgedeki organizasyonların tamamı,
f) Toplumun tamamı, olabilir (Koçel, 2007, s.276). Diğer adaptasyon yaklaşımları bir organizasyon ile onun kendi çevresi arasındaki ilişkiyi dikkate alırken, popülasyon ekolojisi, organizasyonları grup olarak ele almakta ve bu grup ile çevre arasındaki ilişkileri konu edinmektedir. Yani “analiz birimi” örgütler değil, örgüt topluluklarıdır (Hannan ve Freeman, 1977). Böylece ortaya daha önceki yaklaşımlara göre sosyolojik niteliği ağır basan yeni bir yaklaşım çıkmaktadır.
Popülasyon ekolojisi yaklaşımına ait bir diğer kavram “katılık-eylemsizlik” (yapısal katılık, yapısal durağanlık) kavramıdır. Burada katılık ve durağanlıkla ile anlatılmak istenen, bir canlı organizmanın veya örgütsel açıdan bakıldığında bir organizasyonun çevredeki zorunlu değişikliklere cevap verememesi, bu değişikliklere karşı esnek ve hareketli bir yapıda olamamasıdır. Tamer Koçel’e (2007, s.277) göre bu durum insan vücudunda çeşitli organlarda kireçlenme veya damar sertliği gibi sorunlara benzemektedir ve bazen kişinin yaşamının sonu bile olabilmektedir. Organizasyonlarda da katılık durumu ortaya çıkmaktadır. Örgütsel yapıları bu katılığa iten iki genel neden ileri sürülmektedir : 1) Çevresel sınırlamalar 2) Örgütsel yapıya ilişkin düzenlemeler (Şimşek, 1998, s.207-208). Daha ayrıntılı incelendiğinde ise başlıca nedenler şöyle sıralanabilir (Koçel, 2007, s.277 ; Develioğlu , 1998, s.287) :
a) Dış çevreden gerekli bilgi ve verinin temin edilememesi veya eksik temin edilmesi,
b) Uzmanlaşmış personel sayısı,
c) Sanayi dalına giriş ve çıkışı engelleyen faktörler (bariyerler)
d) Örgüt yapısı içinde zamanla oluşan güç dengeleri,
e) Prosedür ve iş yapma usulleri ile şekillenen organizasyon kültürü,
f) İletişim yapısı,
g) Rasyonellik kaygısı ve sosyal kabul görme,
h) Sabit yatırımların kolayca değişim ve dönüşüme uğratılamaması Bu faktörler, organizasyonları katılığa sürüklemekte ve bu nedenle organizasyonlar çevredeki değişikliklere karşı direnç göstermeye ve değişen koşullar karşısında zorlanmaya başlamaktadır. Örgütsel ekolojiciler, örgütsel dünyadaki evrimin çevresel ayıklanmayla (doğal seleksiyon) olacağını ve bunun değişen çevresel koşullara uyumlu özellikler gösteren örgütlerin doğması ve çoğalması, uyum sağlayamayanların ise azalması veya yok olmasıyla gerçekleşeceği görüşünü savunmuşlardır. Diğer adaptasyon yaklaşımlarından farklı olarak, çevresel ayıklanmayı vurgulamışlardır. Buradan da ekoloji yaklaşımına ait diğer bir kavram olan “optimizasyon” ortaya çıkmaktadır. Ekoloji yaklaşımından önceki yaklaşımlarda, organizasyonun kendi kendisini optimize etmesi (kaynakları amacına en uygun miktar ve tarzda birleştirmesi) söz konusu iken, ekoloji yaklaşımında bünyesindeki popülasyonlar arasında elemeye giden, kendi amaç ve özellikleri doğrultusunda, uygun miktar ve özellikteki organizasyonları seçen ve diğerlerini eleyen, kısaca optimize eden çevredir. Bu nedenle örgütsel ekoloji kuramının dayanaklarından biri evrim teorisidir. Bu görüş temel olarak Lamarkçı evrim kuramını değil Darwinci evrim kuramını benimsemiştir. Lamark evrim sürecini, türlerin yaşayabilmek için çevrelerindeki değişen şartlara uyum sağlamak amacı ile değişim geçirdiğini ileri sürerek açıklamaya çalışmaktadır. Örneğin, zürafaların boyunun uzamasını onların ağaçların erişebilecekleri yüksekliklerinde yaprak kalmayınca daha yukarıdaki yapraklara ulaşabilmek amacı ile değişim geçirdikleri biçiminde açıklamaktadır. Diğer bir ifadeyle Lamark, evrimi, adaptasyon ile açıklamaktadır. Oysa ki, Darwin, evrim sürecini, türlerin değişen şartlara uyum sağlamak amacı ile değişmesiyle değil, türlerin önce değişim geçirerek çeşitlenmesi ve daha sonra çevreye uyum sağlayan türlerin varlıklarını devam ettirmesi ile açıklamaktadır. Diğer bir ifadeyle, Darwin, evrimi, önce mutasyon, sonra adaptasyon ile açıklamaktadır (Leblebici 2004a). Organizasyonları katılığa iten içsel ve dışsal faktörler (engeller), organizasyonlar üzerinde bir eylemsizlik baskısı oluşturmaktadır. Bu baskı ne kadar şiddetli olursa organizasyonların değişikliklere karşı uyum esnekliği de o kadar düşük olacaktır (Develioğlu, 1998, s.287). Bu da optimizasyonun yani çevresel seçimin daha kolay gerçekleşmesini sağlayacaktır.
Katılık-eylemsizlik ve optimizasyondan sonra ekoloji yaklaşımının diğer temel kavramı da “eş biçimlilik”tir. Eş şekillilik veya izomorf olarak da adlandırılmaktadır. Çevre, değişimleri gerçekleştirmeyi ve uyum sağlamayı başaran uygun sayı ve özellikteki organizasyonları seçmekte, diğerlerini ise ayıklamaktadır (Betton ve Dess, 1985; Jaffee, 2001). Geriye kalanlar ortak çevre koşullarına uyarak yaşamlarını devam ettirdiklerinden, bu organizasyonlar arasında ortak özellikler ortaya çıkar. Yani, örgütler zamanla benzer olmaya başlamıştır.
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
Hoşgeldiniz |
|
|
|
|
|
 |
|
Dersimiz Biyoloji |
|
|
|
|
|
|
Biyoloji sitemize hoş geldiniz.Sitemizde paylaşım yada paylaşımları görebilmek için forum bölümünden sitemize kayıt olabilirsiniz .Bütün kullanıcılarımıza iyi dersler.
|
|
|
|
Bugün 6 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı! |